Archives
-
▼
2020
(41)
-
▼
Ağustos
(11)
- İç Çamaşırı Kreasyonları
- Alexander McQueen Sonbahar/Kış 2020
- Dişleri beyazlatmanın 5 yolu
- Gri Salona En Uygun Renk Alternatifleri
- Ağzıdan nefes almanın tehlikeleri
- Ağustos 2020 den Elbiseler
- Kaya ve deniz tuzunun sağlığımıza 13 faydası
- Kuruyemişlerin Yararları
- Alerjik Deri Hastalıkları
- Sonbahar-Kış Trendleri 2020
- Kahve İçmeden Ayılmanın Yolları
-
▼
Ağustos
(11)
Fotoğraflarda bembeyaz dişlerinizle rahatlıkla gülmek ve toplum içinde konuşurken kahkahalar atabilmek istiyorsanız ev yapımı yöntemlerle dişlerinizi beyazlatabilirsiniz.
Muz kabuğu
Muz kabuğunun iç kısmı potasyum, manganez ve magnezyum gibi mineraller açısından oldukça zengindir. Bu mineraller diş minesi tarafından emilir ve beyazlatıcı etki gösterir. Dişlerinizi fırçaladıktan sonra muz kabuğunun içini dişlerinize sürün ve 2 dakika bekletin. Ardından iyice durulayın.
Aktif karbon
Son zamanların çılgınlarından biri de aktif karbon ile diş beyazlatma furyası. New Jersey'li diş hekimi Joseph Banker, aktif karbonun diş beyazlatmada inanılmaz etkili olduğunu belirtiyor. Az miktarda aktif karbon ve suyu karıştırıp dişleri fırçalarsanız beyazlatma etkisini göreceğinizi iddia ediyor. Tabii ki ağzınızı karbon tamamen gidene kadar durulamak ve asla yutmamak gerekiyor.
Çilek macunu
Çilek, malik asit içerir. Bu asit, kahve, şarap ve çay lekelerine karşı muhteşem bir etkiye sahiptir. 2 çileği ezin ve karbonat ile karıştırıp 5-7 dakika dişlerinizi fırçalayın. Her gün kullanmamanızı öneririz.
Oksijenli su ve karbonat
Oksijenli su ve karbonat evde diş beyazlatma yöntemlerinin en sık kullanılanıdır. Macun kıvamına gelene kadar her iki maddeden de karıştırın ve diş fırçanız ile her zamanki gibi dişlerinizi fırçalayın. Ancak bu karışımı 3-5 gün kullandıktan sonra tekrar kullanmak için 6 ay kadar beklemelisiniz. Aşındırıcı madde olan bu iki malzeme dişlerinize zarar verebilir.
Elma sirkesi gargarası
Seyreltilmiş elma sirkesinin dişlerde inanılmaz bir etkisi olduğu söylenir. 3 ölçek su ve 1 ölçek sirkeyi karıştırıp gargara olarak kullanabilirsiniz.
Ev yapımı tarifleri doktorunuza danışmadan denememenizi öneririz.
Gri salona en uygun renk alternatifleri oldukça cömert bir skala sunuyor. Salon dekorasyonunda renk trendleri sürekli değişse de gri, zamansız bir renk olarak karşımızda duruyor. Üstelik pek çok renk ile kombin yapılması nedeniyle moda olan renklerle gri rengi kullanmanız mümkün. Salonunuza gri hakim ise ya da gri bir salon kurgulamak istiyorsanız, pek çok renk ile salonunuzun dekorasyonunu canlı tutabilirsiniz. Nötr bir renk olan griyi parlak renklerle canlandırabilirsiniz. Ayrıca grinin tonlarıyla bir salon yaratabilir, canlı renkleri küçük ayrıntılarda kullanabilirsiniz.
Gri, hemen her tarzda ve istediğiniz atmosferde kullanmak için oldukça ideal bir renktir. Gri tonlarıyla bir kontrast oluşturma imkanı elde edebilirsiniz. İster modern ister klasik bir salonda kullanabileceğiniz gri ile kombin edeceğiniz renkleri küçük ayrıntılarda kullanarak şık salonlar yaratabilirsiniz.
Gri salona en uygun renk alternatifleri ise oldukça cömert seçenekler sunuyor. Gri salona en uygun renk alternatifleri arasında fuşya, mor, kırmızı, gülkurusu, bakır, yeşil, mavi, altın ve sarının her tonunu kullanabilirsiniz. Ayrıca salonunuzda griyi kombinleyeceğiniz renkler arasında siyah ve beyaz da mükemmel alternatifler arasında.
‘Gri salona en uygun renk alternatifleri’ne karar verirken salonunuzdaki gri hakimiyetini yok etmemeye özen gösterin. Gri ile birlikte kullanacağınız renkleri, kanepenin üzerindeki yastıklarda, aydınlatma unsurlarında, aksesuarlarda ya da duvar dekorasyon fikirleri gibi daha küçük ayrıntılarda kullanmalısınız. Böylelikle salonunuzun tarzı ne olursa olsun, salonunuzun şıklığından ödün vermemiş olursunuz. Gri salona en uygun renk alternatifleri ararken size ilham verecek örnekleri, dekorasyon fikirleri konusunda öneriler sağlayacak fikirleri karşınıza getiriyoruz. Gri salona en uygun renk alternatifleri ararken, örnekler işinize yarayacaktır.
Uzmanlar, günümüzde insanların hızlı yaşam temposu içinde beden sağlığı açısından birçok organın ihtiyaçlarına önem vermediklerini vurguluyor. KBB ve Baş Boyun Cerrahisi Uzmanı Doç. Dr. Seçkin Ulusoy da, sağlıklı ve uzun yaşamak için burundan nefes almanın önemine dikkat çekti.
Doç. Dr. Seçkin Ulusoy, uzun ve sağlıklı yaşamak için günümüzde holistik yaşam tarzını benimsemek ve bunun gereklerini uygulamak gerektiğini söyledi. "Sağlıklı olmak için sadece doğru egzersiz ya da beslenme yanında doğru nefes alma ve pozitif bir yaşam tarzı içeren psikoloji de hazırlamak gibi kompleks birçok unsurları da içeriyor." diyen Doç. Dr. Ulusoy, sağlık için mecburiyetlerden başlıcasının da doğru nefes almak olduğunu dile getirdi.
Kanuni'nin 'Olmaya cihanda devlet, bir nefes sıhhat gibi' vecizesinden yola çıkarak iyi nefes almanın sağlığa faydaları hakkında bilgi veren Doç. Dr. Ulusoy, "Birçoğumuzun fazla önemli olmadığını düşündüğümüz burundan iyi nefes alamama problemi gün içindeki enerjimizi, rahat ve dinlendirici uyumamızı, kalp ve dolaşım sistemlerimizin yanında hormonal yapımızı da sıkıntıya sokmakta ve hatta cinsel hayatımızı da olumsuz etkiliyor" dedi.
"Kaliteli uyku için doğru nefes almak şart"
Burundan nefes almanı önemine dikkat çeken Doç. Dr. Ulusoy, "Burundan nefes alamayan insanlar ağızdan da nefes alarak hayatlarını devam edebilir ancak burun solunum organı olmasının yanı sıra havayı ısıtıp nemlendirerek akciğerlere gerektiği kıvamda sunan bir organ olmasının yanında koku ve konuşma fonksiyonunda da önemli görevleri bulunuyor. Burun deliklerinden alınabilen hava uyku kalitesini arttrıp horlamayı da azaltabiliyor. Uykuda ağzı açık uyuyarak burnunu kullanamayan kişilerde horlama ve uyku apnesi denilen uykuda nefes durması daha fazla görülüyor. Kaliteli uyku uyuyamayan kişilerde yorgun ve baş ağrısı ile uyanıp, gün içerisinde uyuklama yanında metabolik bozuklukların yanı sıra cinsel isteksizlik gibi daha birçok sorun ortaya çıkabiliyor" ifadelerini kaydetti.
"Horlama sosyal bir sorun"
Horlamanın yumuşak damağın titreşimi ile ilgili ve kişinin beraber uyuduğu insanları rahatsız eden bir sosyal sorun olarak son yıllarda daha fazla öne çıktığını söyleyen Doç. Dr. Ulusoy, "Horlama sorunu olan kişilerin yanında ya da yakınında uyuyan kişilerde de uyku bozuklukları ve işitme problemleri gibi sağlık sorunları görülebiliyor. Son yıllarda boşanma nedenlerinden biri olmaya başlayan horlama nedeniyle aile bütünlüğünü tehdit eden sosyal bir sorun olarak ilişkileri tehdit ediyor" açıklamasında bulundu.
"Sağlıklı nefes almada doğru burun ameliyatı yöntemi önemli"
Burun tıkanıklığının en sık nedenleri arasında burun içinde orta kısımdaki ve septum adı verilen kıkırdak, kemikten oluşan yapının eğriliklerinin yer aldığını belirten Doç. Dr. Ulusoy, "Halk arasında burun eti diye de tabir edilen konka adı verilen aslında bir solunum organı olan ve burun fizyolojisinde oldukça önemli görevleri olan yapılarında aşırı büyümeleri sebep olabiliyor.
Septorinoplasti ameliyatlarında estetik burun cerrahisi yöntemleriyle burnun dış çatısındaki bozukluklarda giderilirken aynı zamanda burnun daha iyi nefes alması da sağlanıyor. Burnun rahat ve sağlıklı nefes alması açısından burun şeklide önem kazanıyor. Orta hattan sapmış ve eğri görünen bir burnun fonksiyonlarının da bundan etkilenmesi kaçınılmazdır" dedi.
Burun ön bölümündeki kıkırdak eğriliklerinde burun estetiği teknikleri kullanılmadığı takdirde sorunun tamamen çözülmeyebileceğine dikkat çeken Doç. Dr. Seçkin Ulusoy, "Burun ucu düşüklüğü dış kapakçık denilen valf bölgesini kısıtlayarak nefes almayı da engelliyor. Oldukça sık karşılaşılan bu durumu hastalar en iyi 'Burun uçlarının kalkmasıyla rahat nefes alabildikleri' şeklinde ifade ediyor. Bu sık rastlanılan sorunda başlıca açık yöntem septorinoplastide gerektiren sebeplerin başında geliyor. Buna yönelik uygulanacak doğru ameliyatla kişi tamamen rahat nefes alabiliyor" diyerek sağlıklı nefes almak için burun ameliyatının doğru yöntemler ile gerçekleştirilmesini belirtti.
Alıntı (Milliyet Pembenar)
Tuz, deniz ve kaya tuzu olmak üzere iki kaynaktan elde edilir.
Kalsiyum, magnezyum, potasyum, fosfor, selenyum vb. mineraller bakımından zengin olan kaya ve deniz tuzunun rengi çoğunlukla beyazdır.
Diğer rafine tuzlardan daha sağlıklıdır. Tükettiğiniz tuz içeren besinlere ve kaybettiğiniz sıvıya göre değişmek üzere günlük 5 veya 6gram tuz tüketimi uygun görülmektedir.
Tercihinizi rafine olmamış tuzlardan yana kullanın. Kaya ve deniz tuzunun faydalarını ve başka birçok şekilde kullanabileceğinizi gösteren bilgileri sıralayalım.
1. Kramplara karşı etkili
Uygun düzeyde doğal tuz tüketimi, vücudun potasyum ihtiyacını sabit tutarak kas kramplarını ve spazmlarını önleyerek ağrıları azaltır.
2. Diyabet sorunu yaşayanlara tavsiye ediliyor
Deniz tuzu diyabet sorunu olanların kan şekerinin dengelenmesine yardımcı olarak insülin ihtiyacını düşürebilir.
3. Astım, bronşit gibi hastalıklara karşı etkili
Yeterince doğal tuz tüketmek astım, bronşit, saman nezlesine iyi gelir. Ayrıca ağız yaralarını tuzlu suyla iyileştirebilirsiniz.
4. Hastalıkları atlatmakta önemli bir role sahip
Deniz tuzu anti-viral özellik taşır. Bu özelliğiyle ateş, grip, soğuk algınlığını rahat atlatmanızı sağlar.
5. Kemik hastalıklarına karşı da etkili
Tuz, içerdiği minerallerle kemik sağlığının devamlılığına yardımcıdır. Dolayısıyla osteoporozu önlemek için biraz tuz ve bol su tüketmek gerekir.
6. Ph düzenleyici
Alkalin ortam sağlayarak tüm vücut fonksiyonları için uygun Ph düzeyini sabitler.
7. Asit seviyesini azaltıyor
Doğal tuz, vücuttaki yüksek asit seviyesini azaltarak ve içeriğindeki minerallerle elektrolit dengesini koruyarak sinir sisteminin ve hücresel fonksiyonların daha düzgün işlemesine yardımcıdır.
8. Diş beyazlatmada da kullanılabilir
Deniz tuzu ve kabartma tozu ½ oranında biraz su ile karıştırılıp doğal diş macunu yapılabilir.
Ayrıca diş ve boğaz ağrınız için 1 çorba kaşığı tuzu 1 fincan ılık suyla karıştırıp gargara yaparsanız ağrınız hafifler.
9. Selülit etkisini azaltıyor
Banyo tuzları egzama, sivilce, selülit vb. cilt rahatsızlıklarını azaltır.
Ayrıca banyoda kullanacağınız bu özel tuzlarnem dengesini sağlayarak cildi sıkılaştırır.
Yüz peelingi için 1 kaşığı ince taneli tuzu 1 kaşığı zeytinyağı ile karıştırıp yüzünüze sürüp masaj yapıp durulayın.
10. Kepeği azaltmada kullanılıyor
Saçtaki kepeği azaltmak için tuzu suyla karıştırıp saçınızı ıslatın ve sonra uygun bir şampuanla yıkayın.
Ayrıca EPSOM tuzu ile saç kremini eşit miktarda karıştırıp uygularsanız saçınız hacim kazanır.
11. Dengeli kullanımı tansiyonu düzenleme açısından önemli
Uygun miktarda tüketilen doğal tuz, yüksek tansiyon ve kolesterolü azaltıp dengelenmesine yardımcıdır.
Tuz, içerdiği minerallerle kalp atışını düzenler.
Özellikle kalp ve böbrek hastalarının aşırı tuz tüketiminden uzak durması çok önemlidir.
12. Sindirimi kolaylaştırıyor
Midedeki uygun ortamı sağlayarak sindirimi kolaylaştırır.
13. Enerji üretiminde de kullanmanız mümkün
Kaya tuzundan yapılmış lamba kullanabilirsiniz. Bu lambayı odanıza koyduğunuzda daha huzurlu hissettirir.
-Anne sütünü artırır.
-Asit fazlasını alır, mideyi rahatlatır
-Neredeyse yok denecek kadar az yağ içerir ve içinde bulunan yağlar vücuda yararlıdır
-Tokluk hissi verir. Bu sebeple diyet yapanlar için kilo kaybına yardımcıdır
Ayçekirdeğin Faydaları
-İçerdiği fosfor ve çinko kemik ve dişlerin oluşumu için gereklidir. Ayrıca fosfor, kalp kasının kasılması ve böbrek fonksiyonlarının düzenlenmesine yardımcıdır.
-İçerdiği çinko ise yaraların iyileşmesi, aknenin önlenmesi, bağışıklık sisteminin güçlenmesi, tekrarlayan enfeksiyonların ortadan kalkması, tat ve koku duyarlılığının güçlenmesi, sperm hareketlerinin artması açısından önem taşır.
-İçerdiği B6 vitamini bağışıklık sistemini güçlü tutmaya yarar, kan şekeri düşüklüğüne faydalıdır.
-Ayçiçek yağındaki E vitamini kalp, damarlar, beyin ve sinir fonksiyonlarını düzenler, yaraların iyileşmesine yararlı olur, prostat kanserine karşı korur, cilt yaşlılığını geciktirir.
-Posalı bir besindir. Posalı besinler kanser yapıcı zararlı maddelerin bağırsakta kalma süresini kısalttığı ve bağırsak duvarı ile temasını azalttığı için kanserden korunmada faydalı olurlar.
Kabak Çekirdeğin Faydaları
-İçeriğinde bulunan B15 vitamininin kolesterolü düşürdüğü ve protein yapımına yardımcı olduğu bilinmektedir.
-Lifli bir besindir. Lifli besinlerin kan şekerinin daha dengeli yükselmesini sağladığı, kabızlık ve bazı kanser türlerinin önlenmesinde yararlı olduğu saptanmıştır. Alınan posa miktarı arttıkça koroner kalp hastalığı ve buna bağlı oluşulabilecek risklerde azalma olduğu görülmüştür. Posa uzun süre doygunluk hissi yaratıp besin alımını azalttığı için kandaki kolesterol yağlarını düşürücü etki yapar, kanser yapıcı zararlı maddelerin bağırsakta kalma süresini kısaltır ve bağırsak duvarı ile temasını azaltır. Bu sayede de kanserden korunmada faydalı olur.
-Hergün belirli miktarda tüketilirse prostat kanserinin önlenmesine yardımcıdır.
Kavrulmuş Antep Fıstığının Faydaları
-İçerdiği B1 vitamini kan oluşumuna yardımcıdır, kandaki kolesterolü düşürür, kavrama yeteneği ve öğrenme gibi beyin fonksiyonlarını optimize eder.
-B1 vitamininin ayrıca; enerji, büyüme ve iştah üzerinde olumlu etkileri vardır. Mide, bağırsak, kalp, kalp kasları için gereklidir.
-Yaşlanmaya karşı korur, sigara ve alkolün zararlı etkilerini azaltır.
-Lifli bir besindir. Lifli besinlerin kan şekerinin daha dengeli yükselmesini sağladığı, kabızlık ve bazı kanser türlerinin önlenmesinde yararlı olduğu saptanmıştır. Alınan posa miktarı arttıkça koroner kalp hastalığı ve buna bağlı oluşabilecek risklerde azalma olduğu saptanmıştır. Posa uzun süre doygunluk hissi yaratıp besin alımını azalttığı için kandaki kolesterol yağlarını düşürücü etki yapar. Posalı besinler kanser yapıcı zararlı maddelerin bağırsakta kalma süresini kısalttığı ve bağırsak duvarı ile temasını azalttığı için kanserden korunmada faydalı olurlar.
Yer Fıstığının Faydaları
-İçinde bulunan B1 vitamini kan şekerinin yakılması, kalp sağlığının korunması ve öğrenme gibi beyin fonksiyonları için gerekli olan bir vitamindir.Yaşlanmaya karşı vücudu koruduğu gibi alkol ve sigaranın zararlı etkilerini de azaltır.
-İçerdiği B3 vitamini kolesterolü düşürür, dolaşımı arttırır, zihni açar.
-Kanın pıhtılaşması, kas gücü ve sinir iletimi için gerekli olan kalsiyum minerali içerir.
-Posalı bir besindir. Posalı besinler kanser yapıcı zararlı maddelerin bağırsakta kalma süresini kısalttığı ve bağırsak duvarı ile temasını azalttığı için kanserden korunmada faydalı olurlar.
Fındığın Faydaları
-Omega 3 kaynağı olarak kalp ve damar dostu bir besindir.
-İçinde bulunan Omega 3 kan pıhtılaşmasını ve damar sertliğini önler; tansiyonu düşürür, şeker hastalarında kalp hastalığı riskini azaltır.
-E vitamini bakımından zengin olması nedeniyle antioksidan ve yaşlılık engelleyici bir gıdadır, adet döneminde kan şekeri düşüklüğüne faydalıdır.
-İçerdiği E vitamini şeker hastalığının gelişimini engeller; kalp, damar, beyin ve sinir fonksiyonlarını düzenler, yaraların iyileşmesine faydalı olur, prostat kanserinden korur.
-Fındıkta bulunan B5 vitamini stresi giderici özelliği olan bir vitamindir.
-İçerdiği B6 vitamini bağışıklık sistemini güçlü tutmaya yarar, kan şekeri düşüklüğüne faydalıdır.
-Gebelikte mutlaka takviyesi gereken B9 vitamini içerir. B9 vitamini damar sertliği yapıcı maddeyi azalttığı gibi kalp krizi, felç ve bunama riskini de azaltır.
-İçerdiği D vitamini kırmızı kan hücrelerinin yapımında rol alır, cilt yaralarının iyileşmesini hızlandırır.
-İçerdiği krom, kan şekerindeki oynamaları engellemek için gereklidir.
-Bor bakımından zengindir; kemikleri güçlendirir.
-İçerdiği potasyum tansiyon düşürücü özelliğe sahiptir. Ayrıca sinirlerin ve kalp kaslarının sağlıklı çalışmasını sağlar.
-Vücudu hastalıktan koruyan, şeker hastalığının gelişimini engelleyen ve antioksidan olarak nitelenen bir mineral olan selenyum içerir. Yine bu mineral, vücudu kimi metal zehirlenmelerinden korur, kansere karşı direnci arttırır.
-Özellikle hamilelerde takviyesi gereken demir mineralini içerir.
-İçerdiği D vitamini kemiklerin güçlü olmasını sağlar, kemik hastalıklarının oluşmasını önler, bağışıklık sistemini güçlendirir.
-İçerdiği magnezyum minerali ile vücudumuzdaki kemik ve sinir dokusunu, kasların çalışmasını ve kalp atışlarını düzenler; adet dönemi gerginliğini azaltır.
-Vücut direncinin arttıran, yaraların iyileşmesini sağlayan, sperm hareketlerini arttıran, büyüme, gelişme ve gebelik dönemlerinde etkili olan çinko mineralini içerir.
-İçerdiği B6 vitamini, bağışıklık sisteminin güçlendirilmesi ve damar sertliğini önleme açısından yardımcıdır. Kansere karşı bağışıklık kazanmada rol oynar.
-Damar dostu, antioksidan ve yaşlılık engelleyici bir besindir. İçerdiği E vitamini şeker hastalığının gelişimini engeller; kalp, damar, beyin ve sinir fonksiyonlarını düzenler, yaraların iyileşmesine faydalı olur, prostat kanserinden korur.
-Cevizde bulunan arginin isimli aminoasit kan damarlarını gevşeterek tıkanmasını önler.
-İçerdiği folat, E vitamini ve potasyum kalp hastalıklarına, flavonoid adlı madde ise kansere karşı koruyucu özelliğe sahiptir.
-İçeriğindeki %7 oranında Omega - 3 yağ asidi kanın pıhtılaşmasını ve damar sertliğini önler, tansiyonu düşürür, şeker hastalarında kalp krizi riskini azaltır.
-İçinde bulunan magnezyum, migren ataklarını azaltmada yardımcıdır; kemik ve sinir dokusunu, kasların çalışmasını ve kalp atımlarını düzenler.
-İçerdiği krom, kan şekerindeki oynamaları önlemek için gereklidir.
-Cevizde bulunan kalsiyum; adet öncesi karında gaz, ruhsal durum değişiklikleri, baş ağrısı, şekerli ve tatlı besinlere aşırı istek, uykusuzluk, yorgunluk, baş dönmesi gibi belirtilerin azalmasına yardımcı olur; kemik erimesini önler.
-Lifli besinlerin kan şekerinin daha dengeli yükselmesini sağladığı, kabızlık ve bazı kanser türlerinin önlenmesinde yararlı olduğu saptanmıştır. Alınan posa miktarı arttıkça koroner kalp hastalığı ve bağlı oluşabilecek risklerde azalma olduğu görülmüştür. Haftada en az 5 adet ceviz içi yiyenlerde koroner kalp rahatsızlığının daha az ortaya çıktığı belirtilmektedir.
-Omega 3 kaynağı olarak kalp ve damar dostu bir besindir.
İçinde bulunan Omega 3 kan pıhtılaşmasını ve damar sertliğini önler; tansiyonu düşürür, şeker hastalarında kalp hastalığı riskini azaltır.
-E vitamini bakımından zengin olması nedeniyle antioksidan ve yaşlılık engelleyici bir gıdadır, adet döneminde kan şekeri düşüklüğünü engeller.
-İçerdiği E vitamini şeker hastalığının gelişimini engeller; kalp, damar, beyin ve sinir fonksiyonlarını düzenler, yaraların iyileşmesine faydalı olur, prostat kanserinden korur.
-Bor bakımından zengindir; kemikleri güçlendirir.
-İçinde bulunan kalsiyum kandaki kolesterol düzeyini düşürür, kemik erimesini önler.
-İçinde bulunan magnezyum adet dönemi gerginlikleri ile adet öncesinde karında gaz, ruhsal durum değişiklikleri, baş ağrısı, şekerli ve tatlı besinlere istek, uykusuzluk, yorgunluk, baş dönmesi gibi belirtilerin azalmasına yardımcı olur.
-Alınan posa miktarı arttıkça koroner kalp hastalığı ve buna bağlı gerçekleşebilecek risklerde azalma olduğu saptanmıştır. Haftada en az 5 adet badem yiyenlerde koroner kalp rahatsızlığının daha az ortaya çıktığı belirtilmektedir.
-Bademde bulunan yağlar kötü kolesterolü azaltır.
-Bademde bulunan arginin isimli aminoasit kan damarlarını gevşeterek tıkanmalarını önler.
-Vücut direncinin artmasında, yaraların iyileşmesinde, tat ve koku duyusunun oluşumunda faydalı; sperm hareketlerini arttıran, büyüme, gelişme ve gebelik dönemlerinde ihtiyaç duyulan çinko minerali içerir.
Mısırın Faydaları
-Mısır lifli bir besindir. Bu yüzden kan şekerinin daha dengeli yükselmesini sağlar ve kabızlığı önler, alınan posa miktarı artıkça koroner kalp hastalığı riski de azalır.
-İçerdiği yüksek karbonhidrat miktarı sayesinde da enerjinize enerji katar.
-Mısırda protein, kalsiyum, demir , fosfor, A ve B2 vitaminleri bulunur.
-İçerdiği A vitamini akne gibi bazı cilt bozukluklarını önler, büyümeye yardımcıdır, görme fonksiyonlarını güçlendirir, şeker hastalığının gelişimini engeller, bağışıklık sistemini korur.
-Gebelikte mutlaka takviyesi gereken demir mineralini içerir. Demir, oksijenin vücutta tüm dokulara taşınmasına yardımcı olur, kan yapımını sağlar.
-Kayısıda bulunan potasyum kasların kasılmasını, kalp kasları ve sinirlerin iyi çalışmasını sağlar.
-Kayısı lifli bir meyvedir. Lifli besinlerin kan şekerinin daha dengeli yükselmesini sağladığı, kabızlık ve bazı kanser türlerinin önlenmesinde yararlı olduğu saptanmıştır. Alınan posa miktarı arttıkça koroner kalp hastalığı ve buna bağlı gerçekleşen ölüm oranında azalma olduğu görülmüştür. Posalı besinler; kanser yapıcı zararlı maddelerin bağırsakta kalma süresini kısalttığı ve bağırsak duvarı ile temasını azalttığı için kanserden korunmada faydalı olurlar.
-İçinde bulunan bor minerali beyin fonksiyonlarını arttırmaya yarar.
-Vücudumuzdaki kemik ve sinir dokusunu, kasların çalışmasını ve kalp atımlarını düzenleyen magnezyum, içeriğinde bol miktarda bulunur.
-Kan oluşumu için büyük önem taşıyan ve özellikle gebelerde takviyesi gereken demir mineralini içerir.
-İçinde bulunan potasyum sinir sistemi ve düzenli kalp ritmi için önemli bir mineraldir.
-İçinde bulunan inositol, kolesterol düzeyini azaltmaya yardımcıdır. Ayrıca inositol, saçların büyümesi için hayati bir vitamindir.
-İçinde bulunan B1 vitamini kan şekerinin yakılması, kalp sağlığının korunması ve öğrenme gibi beyin fonksiyonları için gerekli olan bir vitamindir.Yaşlanmaya karşı koruduğu gibi alkol ve sigaranın zararlı etkilerini de azaltır.
-Üzüm lifli bir meyvedir. Lifli besinlerin kan şekerinin daha dengeli yükselmesini sağladığı, kabızlık ve bazı kanser türlerinin önlenmesinde yararlı olduğu saptanmıştır.
Ciltte meydana gelen kaşıntı, kızarıklık, kabuklanma, şişlik ve kabarıklıklar gibi belirtiler genellikle alerjik bir rahatsızlığın vermiş olduğu belirtilerdir. Bu belirtiler özellikle bağışıklık sisteminin bir reaksiyonudur.
Alerjik cilt hastalıkları, bir çok değişik görünüm sergileyebilmelerinin yanı sıra çeşitli sebeplerle ortaya çıkarlar.
Atopik dermatit
Atopi; kişinin alerjik bünyede olması demektir. Kan tahlilleri ile ortaya konabilir. Atopik dermatit hastalığı var olan kişilerde ilerleyen zaman içinde alerjik nezle ile astım benzeri farklı hastalıklarla da ortaya çıkar.Özellikle yünlü giysilere karşı hasasiyet vardır.Deri kurudur, aşırı sabunlama ile dahada kurutur. Bu kişilerde terlemeyle kaşıntı olur. Ev tozlarından ve hayvan tüylerindende kaçınması gerekir .
Ürtiker
Diğer bir adı da kurdeşen olan bu cilt hastalığı, kırmızı, kabarık ve kaşıntılı döküntülerle seyreder. Ürtiker hastalığında cilt üzerinde meydana gelen döküntüler aniden başlar ve 2 mm den 30 santimetreyi bulabilen farklı şekillerde ve ebatlarda olabilir. Plak şeklinde meydana gelen döküntüler genel olarak 20 dakika ya da 3 saat kadar , 24 saati geçmeyen bir süre ciltte kaldıktan sonra iz bırakmadan yok olurken diğer bir cilt kısmında yeniden çıkar. Ürtiker hastalığının başlıca 2 türü vardır ve her iki türde de oluşan döküntülerin şekilleri aynı olurken yalnızca görülme süreleri farklılıklar göstermektedir.
- Akut ürtiker: Cilt üzerinde oluşan döküntüler çoğunlukla 6 hafta gibi bir zaman içinde son bulur. Döküntüler zaman içerisinde kendi kendine kaybolabilse de ilaç tedavisi gerekebilir. Yetişkinlerde en fazla rastlanan akut ürtiker sebebi kullanılan ilaçlardır. Ayrıca kabuklu yemişler, ceviz, fındık benzeri besinler ve farklı besinlerde ürtikere sebep olabilir.
- Kronik ürtiker: Meydana gelen döküntüler 6 haftadan daha uzun sürelerde her gün ya da birkaç gün aralıklarla tekrarlar. Kronik ürtiker hastalığı daha çok yetişkinlerde görülür. Vücuttaki viral, bakteriyel bir enfeksiyon sebebiyle olabilir.
Allerjik kontakt dermatit
Başlangıçta kızarıklık, sulanma, kaşıntı vardır, daha sonra sulanmanın yerini kepeklenme alır. Deterjanlar, kozmetikler, bitkiler deriye sürülen ilaçlar, ışık, güneş, sıcak- soğuk teması gibi çok farklı etkilerin cilt üzerine temas etmeleri sonrasında oluşur. Meydana gelen bu döküntüler, bağışıklık sisteminin cilde teması gerçekleşen maddeye karşı alerjik cevabıdır.
İrritan kontakt dermatit
Alerjik olmayan fakat irritasyon etkisi nedeni ile ortaya çıkar. Tahrişe sebep olarak gösterilen maddelerin temas ettiği kısımlarda döküntüler olur. Bu cilt hastalığının en sık rastlanılan sebebi deterjanlardır. Bu yüzden rahatsızlık genel olarak ellerde görülür. Atopisi olanlarda allejik ve irritan kontak dermatit meydana gelme olasılığı çok daha fazladır ve bu hastalık kişilerin kimyasal içerikli maddelerle temasının ardından kısa sürede gelişim gösterir.
New York, Londra, Milan ve Paris Moda Haftası derken Corona virüse rağmen bir moda haftası sezonunu daha geride bıraktık. Şimdi diyeceksiniz ki köy yanıyor sen ne anlatıyorsun. Ama hayat devam ediyor, edecek. Bu yüzden bütün önlemlerimizi aldıktan sonra daha önce ne yapıyorsak onu yapmaya devam etmek akıl ve beden sağlığımız için en iyisi.
2020 sonbahar/kış sezonunda hangi trendlerin öne çıkacağına dair fikir sahibi olmak isteyenler ve sezon sonu alışverişlerini daha akıllıca yapmak isteyenler için moda haftalarında öne çıkan trendler...
Burjuva
70'lerin burjuva stilleri önümüzdeki sonbahar/kış sezonuna damga vuracak trendler arasında başı çekiyor. Peki 70'lerin burjuva stilleri deyince neleri içine alıyor? 70'lerin rock yıldızları size bu konuda ilham olabilir. Mick Jagger'ın cinsiyetsiz daracık pantolonları, crop ceketler, fiyonklu boyun detayları veya aksesuarlar, eldivenler gelebilir aklınıza. Bu kombinlerle en burjuva partilerin yıldızı olabilirsiniz. Buna alternatif olarak Viktoryen burjuva stiller de en modern haliyle karşımıza çıkacak. Yüksek belli bol pantolonlarla kombinlenen çizmeler ve kalın kemerler, androjen fırfırlı bluzlar, kazaklar ve ceketler yükseliyor.
Kabarık kollar
Kabarık kollara ayrı bir parantez açmazsak olmaz. Son birkaç sezona damga vuran kabarık kollar her türlü kombini havalı hale getirebilecek trendlerden bir tanesi. Önümüzdeki sonbahar/kış sezonunda minimalizmin pek yeri yok. Bütün trendler, tıpkı Z kuşağı gibi geleneksel kalıpların dışına çıkıyor ve "ben buradayım, varım" diyor. Volanlı ve volümlü mini Barbie elbiseleriyle, volümlü organze elbiseler ve transparan şifonlarla kabarık kollar bu sezon daha zengin hale geliyor. Özellikle bilekte darlaşan, dikkati omuzlara çeken kabarık kollu parçalar sezonun burjuva gösterişini tamamlayacak.
İç çamaşırı
Z kuşağının cesur, özgür ve içi dışı bir tavrı sezonun trendlerini de belirliyor. Transparan bluzların ve elbiselerin içinden görünen veya bir üst giysisi olarak kombinlenen sütyenler ve büstiyerler, elbise gibi giyilen kombinezon ve gecelikler sezona damga vuracak trendlerden bir tanesi.
Pelerin ve pançolar
Süper kadınlar pelerinlerinizi hazırlayın. Güçlü kadın trendlerinin bir yansıması olarak bu yıl pelerin ve pançoları bolca göreceğiz. Beraberinde pelerin kollu ceketler, trençkotlar ve kabanları da getiren bu trend için alışveriş yapmak için çok uygun zamanlardayız. Sezon sonu indirimlerinden faydalanmak akıllıca çünkü önümüzdeki yılın favorilerinden bir tanesi olacak.
Tüyler, püsküller, saçaklar...
Püskülleri boho-chic akımıyla uğurlamıştık ancak çok uzağa gitmeden geri geldi. 70'ler ve burjuva demişken püsküllerden, tüylü kabarık montlardan, kürklerden, iplerden bahsetmemek olmaz. Malumunuz kendimizi zengin ve güçlü hissedeceğimiz gösterişli bir sezon olacak. Metalik püsküllü etek uçları, tüylü veya kürklü kol ve yaka detaylarını bolca göreceğiz. Rengarenk oversize kürklerle de bir miktar abartıya kaçacağız.
Parlak kumaşlar
Mesele zenginlik ve gösterişse parlamaya da hazır olun. Saint Laurent'in lateksleri bize bunu gayet iyi özetledi aslında. Deri, kadife, saten, ipek ve payet kumaşlar ile metalik görüntüler, özellikle güçlü kadın trendini yansıtan gümüş zırhı andıran elbiseler önümüzdeki sezon parıltımıza parıltı katacak.
Cutout
Yılın favori dekoltesi "cutout" dediğimiz oyuklar. Özellikle köprücük kemiğini vurgulayan oyuklar çabasız seksi görüntülerin başını çekecek. Göğüste, belde, hatta pantolonlarda bile oyuklara rastlamak mümkün.
Karadul
Siyah her sezonun en garanti rengidir ancak önümüzdeki sezon çok daha güçlü, avangart stillerle karşımıza çıkacak. "Karadul"lar bütün karizmasıyla sahalara iniyor diyebiliriz.
Ekose
Birkaç sezondur ekoseden bahsediyoruz. Ne zaman gideceğini soracak olursanız bir sezon daha buralarda olduğunu söyleyebiliriz. 2020 sonbahar/kış sezonunda punk'ı ekoseyle yaşatacağız. Üstelik sadece takım elbiseler ve kabanlarla değil etek, elbise, tulum ne varsa gardırobumuza dahil olacak.