Bebek sahibi olmaya karar verdiniz! Hayatınızın çok önemli bu kararı için dikkat etmeniz gereken birçok nokta var. En önemlisi; sağlıklı bir gebelik geçirmek ve sağlıklı bir bebek sahibi olmak için doğru düzenlenmiş bir beslenme programı uygulamanız. İdeal olarak hamile kalmadan en az 3 ay-1 yıl önce beslenme durumunuz en iyi durumda olmalı. Alman Hastanesi Tüp Bebek Merkezi Aile Hekimi ve Beslenme Danışmanı Dr. Murat Berksoy’a hamilelik öncesi ve hamilelik döneminde beslenmenin önemiyle ilgili sorularımızı yönelttik.
Hamilelik öncesi fazla kiloların önemi var mıdır?
Hamilelik öncesinde fazla kilolar, öncelikle anne adayının gebe kalmasını zorlaştırıyor. Kalp, diyabet ve obezite riski anne karnındayken ortaya çıkıyor. Anne kötü beslenirse, bebeği ileri yaşlarında, hatta yetişkin döneminde bu hastalıklara aday oluyor. Aşırı kilolu annelerin çocuklarının kalp hastalıkları veya şeker hastalıkları için yüksek risk taşıdığı bilinmektedir. Fazla kilolu olan kadınlar iri bebekler dünyaya getirirler. Bu durum bebek ve anne için travmatik doğum nedenidir, forsepsle veya sezaryen ile doğum yapıl
masını gerektirir. Fazla kilolu kadınlarda gebe kalmakta güçlük, düşük, gebelik zehirlenmesi, yüksek tansiyon, diyabet, pıhtılaşma bozuklukları ve kalp problemleri, erken doğum, düşük doğum ağırlıklı bebek daha fazla görülür.
Gebelik öncesi dengesiz beslenme nelere yol açabilir?
Gebelik öncesi dengesiz beslenme, anne açısından doğum risklerini beraberinde getirirken, gebelik zehirlenmesi ve anne ölümlerine yol açar. Bebekler de ise fiziksel ve zihinsel gelişim geriliğine, hastalıklara yakalanma riskinde önemli oranda artışa ve ölü doğuma zemin hazırlar. Fazla kilolu kadınlarda yukarıdaki sorunlarla beraber gebe kalmak da daha zordur. Gebe kalma şansını artırmak, gebelikte güçlük yaşmamak ve gebelik sonrasında rahat olabilmek için kilo vermelidir.
Hamilelikte ideal kilo nedir? Bir anne adayının kaç kilo alması idealdir?
Bir gebe için; vücut kitle indeksi ne olursa olsun önemli olan gebeliğini takip eden doktorun fikirleri ve önerileridir. Her gebenin ideal kilosu farklıdır. Şişmanlık sınırlarını saptamakta kullanılan bir formül "Vücut Kitle İndeksi (VKİ)"dir. Ağırlığın metre cinsinden boyun karesine oranı ile hesaplanır. Örneğin; 170 cm boyunda ve 70 kg ağırlığındaki bir hastanın VKİ = 70/1.72 = 24.2'dir. VKİ; 19-25 arasında olan kişiler normal kilolu kişilerdir. 25-30 arası balık eti veya toplu, 30-40 arası şişman ve 40'ın üzeri ise bazı hastalıkların ortaya çıkmasına elverişli şişmanlık durumu olarak ifade edilir. Bel çevresinin kadında 88 cm'yi geçmesi ya da bel çevresinin kalça çevresine oranının kadında 0.8'den fazla olması yine şişmanlık olarak değerlendirilmektedir. Yağ dokusunun vücudun nerde biriktiğini anlamamıza yarar. Eğer yağ dokusu karında ve dolayısı ile iç organların çevresinde birikmişse bu durumda o şişman kişide kilo fazlalığına bağlı olarak ortaya çıkma ihtimali olan bazı ek hastalıkların görülme oranı çok daha fazla artar. Hamilelikte tansiyon yüksekliği, şeker hastalığı, kalp ve beyin damarlarında tıkanma ihtimali, şişman olmayan veya şişman olup da yağ dokusu karın dışındaki bölgelerde (örneğin bacak, kol gibi) biriken kişilere göre çok daha fazladır.
Gebelikteki ideal kilo nasıl sağlanabilir?Gebelikteki ideal kilo artışı hamilelik öncesi kilo ve yaşa bağlıdır. Kilolu kadınların hamilelik süresince daha az, zayıf kadınların ise daha fazla alması uygundur. Hamilelik öncesi kilosu ne olursa olsun hiçbir hamile kadın bu süreç boyunca kilo vermeye kalkışmamalıdır. Vücut kitle indeksi 20-25 arasında, hamilelik boyunca 11-14 kilo arasında almış olmanız idealdir. Hamileliğin ilk 12 haftasında kilo artışı çok yavaş olabilir. Hatta bulantı ve kusmalar varsa bir kaç kilo kaybetmeniz de normal kabul edilebilir. Eğer hamilelik öncesi vücut kitle indeksi 20'nin altındaysa hamilelik süresince 14-18 kilo alabilir. hamile kalmadan önce fazla kiloluysa vücut kitle indeksi 26-29 arasındaysa bu durumda tüm hamileliğin 6-10 kilo almalıdır. Eğer vücut kitle indeksi 29'dan büyükse tüm gebelik süresince 7-8 kilodan fazla almamalıdır. 12 haftadan sonra vücut kitle indeksine göre haftada 300-600 gram almak gebeliğin rahat geçmesini sağlayacaktır.
Zayıflık da hamilelik için problem midir?
Çok fazla zayıflık da başarılı bir hamilelik şansını tehlikeye atar. Sağlıklı kilo yani kişinin ideal kilosu önemlidir. İdeal kilo herkes için standart değildir.Gebe kalmadan önce ideal kilo için doktora danışılmalıdır. Kilo değişiklikleri ani olmamalı, uygun bir süreye dağılmalıdır.
Anne adayları hangi besinleri mutlaka almalıdır?
• Yeşil yapraklı sebzeler, fındık, badem ve baklagiller
• Kemik gelişimi için; kalsiyumdan zenginleştirilmiş yoğurt, süt,
• Fındık, kuru baklagiller, yeşil yapraklı sebzeler, kurutulmuş meyveler
• Güneş ışığı
• Folik asit tabletleri
• Bol bol su tüketmeliler
Modern Katarakt cerrahisi ve lensler ile sağlıklı görüş sizi bekliyor!
Dünyagöz Hastanesi doktorlarından Prof. Dr. Kazım Devranoğlu, katarakt ameliyatı öncesinde hastaları yeni teknolojiler ve katarakt tedavisi hakkında dikkat edilmesi gerekenler hakkında bilgilendirdi.
Katarakt nedir?Göz bebeğimizin hemen arkasında saydam merceğimiz yer alır. Bu saydam mercek göze +16 numaralık bir kırıcılık verir. Aynı zamanda yakına bakarken şekil değiştirerek kırıcılığı 3 derece daha artar ve lensin bu refleksi sayesinde yakını 40’lı yaşlarımıza kadar gözlüksüz görürüz. Merceğimizin saydamlığının yitirmesine katarakt denir ve katarakt kendini görme azlığıyla hissettirir. Teknolojinin gelişimiyle son yıllarda kabuk değiştiren katarakt cerrahisi artık eskisi gibi korkulan bir ameliyat olmaktan çıkmış, sıkça yapılan bir ameliyat haline gelmiştir
Katarakt lazer ile tedavi edilmez!
Günümüzde modern katarakt cerrahisi sanıldığı veya söylendiği gibi lazerle yapılmaz, fako emulsifikasyon olarak adlandırılan ultrasonik bir cihaz yardımıyla yapılır ve fako ameliyatı olarak anılır. Katarakt (fako) cerrahisi damla anestezisi ile hızlı ve lazer ameliyatı gibi dikiş konulmadan yapıldığından, hem hastalar hem de bazı hekimler işin kolayına kaçıp lazerle katarakt ameliyatı deyimini benimsemişlerdir.
Fako cerrahisi cerrahın ustalığı geliştikçe hız ve mükemmellik kazanır. Bu ameliyat genellikle damla anestezisi altında yapılır, zor vakalarda lokal, hatta genel anestezi de uygulanabilir. Genellikle çocuk ve gençlerde genel anestezi gerekir.
Katarakt ameliyatında başarıyı etkileyen faktörler
Fako cerrahisinin başarısı küçük kesili bir ameliyat olmasından kaynaklanır. Göze küçük tüneller açılarak girilir ve merceğin ön kapsülü soyularak alınır.
Gözü hem normal basınçta bırakabilmek hem de fako sırasında gözün iç dokularını koruyabilmek için gözün ön bölümü viskoelastik maddeyle doldurulur. Bu aşamada konulan viskoelastiğin kalitesi çok önemlidir. Fako ile ameliyat, merceğin çekirdeğinin küçük parçalara kırılması ve öğütülerek alınmasını sağlayan bir cihazın kullanılmasıyla yapılır. Bu sırada merceğin kapsülünün korunması buraya yeni bir mercek konulacağından çok önemlidir. Fako enerjisini en az ve kısa sürede kullanmak göz içi dokularının zarar görmesini engeller. Kataraktın çekirdeği fakoyla tamamen temizlendiğinde kalan lifler de emilir ve merceğin kapsül kesesi berrak bir şekilde bırakılır. Bu kesenin sağlamlığından emin olununca katlanır bir göz içi merceği tünelden göz içine yerleştirilir. Katarakt ameliyatları dikişsiz sonlandırılır. Gerek görüldüğü takdirde dikiş konulabilir.
Göz içi mercekleri gözü mümkün olduğunca numarasız hale getirmek için konulur. Modern cihazlarla yapılan mercek ölçümleri gözü numarasız bırakabilme imkanı verir. Burada hedef gözü sıfırlamak olsa da idealde yapılmaya çalışılan 1 numaranın altında bir değere ulaşabilmektir. Son yıllarda 2-3 numaraya kadar astigmatı düzeltebilen göz içi lensleri de kullanılmaya başlanmıştır.
Ameliyat öncesi dikkat edilmesi gereken en önemli unsurlar nelerdir?
Katarakt ameliyatı, kullanılan teknik malzemelerin gelişimiyle birlikte, günümüzde kısa süreli tedavi şekline gelmiştir. Ancak başarılı bir katarakt ameliyatını etkileyen üç önemli unsur vardır: Hekimin deneyimi ve ameliyat yapılan kurumun teknolojik ve hijyenik alt yapısı iki önemli unsurdur. Ameliyatın başarısını etkileyen üçüncü önemli unsur ise, ameliyat esnasında gözün içerisine konulan ve ömür boyu göz içerisinde kalacak olan merceğin, kalitesidir. Kullanılması gereken merceğin FDA (Amerika Gıda ve İlaç İdaresi) onaylı olması önemlidir.
Dünya üzerinde yüzlerce farklı marka, özellik ve kalitede mercek üreticisi bulunmaktadır. Dünya Göz Hastanesi’nde tüm katarakt-Fako ameliyatlarında Amerika FDA tarafından onaylı ve en kaliteli mercekler kullanılmaktadır. Göze yerleştirilen merceğin kalitesi önemlidir! Kaliteli merceklerle yapılan ameliyat; Sağlıklı ve net görüş imkânı sağlar. Multifokal mercekler ile aynı anda miyop ve hipermetrop ve varsa katarakt, Toric mercekler ile astigmatınız düzeltilebilmektedir. Yüksek teknolojiyle özel tasarlanmış Gündüz görüşünüzün yanı sıra yüksek kontrast özelliği ile gece görüşünüzde artış sağlar.
UV filtresi ile görme merkezi - sarı noktayı zararlı ışınlardan korur. Kalitesiz merceklerle yapılan ameliyat sonrası; Kısa sürede görmede azalma nedeniyle yag lazer tedavisi gerektirebilir. Merceğin saydamlığını yitirmesiyle, merceğin tekrar ameliyatla değiştirilmesi gerekebilir. D
ünyagöz hastanesi deneyimli doktorlarından Prof. Dr. Kazım DEVRANOĞLU şunları ekledi “Katarakt ameliyatı toplumda çok kolay gerçekleştirildiği düşünülen bir ameliyat olarak sanılır. Ancak bilinenin aksine gerek zorluk düzeyi gerekse gösterilmesi gereken önem ve titizlik düzeyi bakımından bir beyin ameliyatından hiçbir farkı olmadığını çok net olarak söyleyebiliriz. Katarakt ameliyatında ameliyatın başarısını, hekimin tecrübesi ve göz içine konulan merceğin kalitesi doğrudan etkiler. Hastanelerimizde yapılan tüm ameliyatlarda Amerikan Sağlık idaresi (FDA) onaylı Alcon IQ katlanabilir göz içi mercekleri kullanılmaktadır. Bu lenslerinin vaka üzerindeki başarısı dünyada kanıtlanmıştır. IQ göz içi lensleri sayesinde görme düzeyi yüksek kalite ve kontrastta sahip olacak, gece görüşü diğer merceklere göre çok daha kaliteli olacaktır.”dedi.
Katarakt ameliyatında hem de uzak ve yakın gözlüklerden aynı anda kurtulmak mümkün mü?
Multifokal lenslerle bu mümkün; Multifokal mercekler çok odaklı göz içi mercekleridir. Hem yakını hem de uzağı net gösterir. Hastanın yaşı, uzak ve yakın gözlük dereceleri, mesleği gibi kriterlerin özel ve detaylı tetkiklerle belirlenen göz yapısından elde edilen sonuçların değerlendirilmesiyle uygun bulunan ve hastalara tavsiye edilen lenslerdir. Bu yeni jenerasyon lensleri rahatlıkla ve çok kısa sürede gerçekleştirilen bir operasyon ile acı –sızı olmadan hastaların göz içine yerleştiriliyor. Bu merceğin uygulandı hastalarımızın ameliyat sonrasında tüm göz kusurları ortadan kalkar. Hastalarımız hem yakını hem de uzağı rahatlıkla görür hale gelir.
Cep telefonundaki küçük yazılar, sinemadaki alt yazılar, dizüstü bilgisayarların giderek küçülmesi, yazıların okunamaması gibi sorunlar ortadan kalkar. İyileşme süreci kısa olan bu tedavi yöntemi ile hastalar ameliyattan hemen 1 gün sonra günlük yaşantılarına çabucak geri dönebiliyorlar. Katarakt ameliyatı ne zaman ve nerede yapılmalı? Katarakt ameliyatının zamanı, kataraktın yol açtığı görme bozukluğunun hastanın yaşam kalitesini bozduğu zamandır.
Görme düzeyinin önemi yoktur. Katarakt ameliyatının en önemli tehlikesi göz içinde enfeksiyon gelişimidir. Enfeksiyon kontrolü düzgün yapılan, sürekli steril malzemelerin kullanıldığı, asepsi antisepsi kurallarının geçerli olduğu hastanelerde çok nadir görülür. Bu tip enfeksiyonlar erken ve ciddi tedavi görmediklerinde gözün kaybına bile neden olabilirler. Enfeksiyon riskini en aza indirmek için iyi bir cerrahi donamım ve sterilizasyon sistemi önemlidir. Hala ciddi risklerinin de olduğunu göz ardı etmeden bu ameliyatların ciddi teknolojik alt yapılı kurumlarda, cerrahi deneyimi yeterli hekimlerce en iyi cihaz ve malzemelerin kullanılarak yapılmasının gerekliliği unutulmamalıdır.
Yemek : Andaloz çorbası
Mutfak : Türk mutfağı
MALZEMELER
2 çorba kaşığı haşlanmış pirinç
1 çorba kaşığı margarin
2 çorba kaşığı un
1 çorba kaşığı salça
1 tutam maydanoz
tuz
karabiber
HAZIRLANIŞI
Tencereye margarini koyup eritin. Unu ilave ederek bir süre kavurun, salçayı ekleyerek karıştırmaya devam edin. 5 bardak su katıp kaynatın. Kaynayan suyun içine haşlanmış pirinci, tuzu, karabiberi ve kıyılmış maydanozu ilave ederek karıştırın.
Dizanteri Alm. Dysenterie, Fr. Dysenterie, İng. Dysentery. Şiddetli ishal ile karakterize bir kalın barsak hastalığı. İki ana şekli vardır: Basilli dizanteri ve amipli dizanteri. Dizanteri eskiden beri bilinen bir hastalıktır. Amipli ve basilli dizanteriler arasındaki ayırım ancak son yüzyılda tesbit edilmiştir. Önceleri bu iki tip dizanteri birbirine karıştırılmıştır. Eldeki bilgilere göre dizanteriyi ilk defa M.Ö. 380’de İran ordusundaki bir salgın sırasında Herodotus tesbit etmiştir. Askeri hareketlerde, savaşlar esnasında, toplumların kötü beslenme şartları ve göç gibi sağlık kurallarına dikkat etmedikleri zamanlarda sık sık dizanteri salgınları görülmüştür. Basilli dizanterinin benzeri belirtileriyle seyreden amipli dizanteri 1859’dan sonra ayırt edilmeye başlandı. 1898’de Shiga, Japonya’da dizanterili hastalardan dizanteri basilini üretti, şifa bulduktan sonra, bunların büyük abdestten kaybolduklarını tesbit etti. Basilli dizanteri salgınlar yapabilmekte, amipli dizanteri ise tek tük vak’alar halinde görülmektedir.
Basilli dizanteri
Shigella grubu mikroplar tarafından meydana getirilir. Tek tük vak’alar halinde yurdumuzun her yerinde devamlı olarak vardır. Şartlar müsait olunca salgınlar da yapar. Dizanteri basilinin kaynağı insanlardır.
Bulaşma: Direkt temas ile veya su, besin maddeleri ile dolaylı yoldan olur. Direkt bulaşmada, hastanın ellediği kapı tokmakları, çatal, kaşık, bardak, havlu ve hela musluklarından alınan basiller de söz konusudur. Dizanteriyi hafif geçirenler, yatmaya ihtiyaç duymadan ayakta gezenler, hastalığı kolayca yayarlar. Bir insanda hafif hastalık yapan dizanteri basili, diğer bir insanda ağır bir hastalık tablosuna yol açabilir. Hastalığı hiçbir belirti vermeden geçiren dizanteri taşıyıcıları da vardır. Dolaylı bulaşmada besin maddelerinin mikropla kirlenmesi durumu görülür. Portör (hastalığı belirti vermeden taşıyan) satıcı, aşçı, garsonların ve diğer gıda ile uğraşanların basili bulaştırması ile ekmek, süt, su, salata, meyve gibi pişmeden yenen ve içilen maddelerden, hastalık kolayca alınmaktadır. Dizanterinin yayılmasında karasinekler de rol oynar.
Dizanteri salgınları yaz aylarında çıkar. Denize dökülen lağımlardan karışan basillerle plajlarda hastalığı almak mümkündür. Dizanteriye her cins ve yaştaki kişiler yakalanabilir. Çocuk ve yaşlılarda, diğer bir hastalığın nekahatinde bulunanlarda, dolaşım yetmezliği olanlarda, hamilelerde ve veremli olanlarda ağır seyreder. Hastalığın kuluçka süresi, ortalama olarak 3-6 gün arasında değişir.
Belirtileri: Kuluçka dönemini takiben ani olarak başağrısı, halsizlik, kusma, titreme ile ateş yükselir. Karın ağrısı ile birlikte ishal başlar. Hasta günde 10 ile 120 kere arasında helaya gider. Büyük abdest içinde kan, balgam ve cerahat mevcuttur. Dışkılama karın ağrısını takib eden buruntuyla başlar. Arkasından şiddetli bir ağrı ile barsak muhteviyatı dışarı atılır. Bazan hasta helaya gidemeden yatağına dışkılar.
Dilin üstü paslıdır. Hastalık ilerledikçe dil şişer. Karın muayenesinde kalın barsaklar sucuk gibi ele gelir ve ağrılıdır. Ayrıca, mide-barsak sindirim salgısında azalma olduğundan hazımsızlık da ortaya çıkar. Barsakta gaz vardır. İdrar yaparken yanma, bazan durdurulamayan hıçkırık vardır. Tansiyon, hastalığın 2-3. günü düşer, nabız sayısı artar.
Çocuklardaki dizanteri daha değişik seyreder. Çocuklarda sinir sistemi belirtileri fazladır, huzursuzluk, durgunluk, havaleyle seyreder. Su kaybı belirtileri çoktur. Dışkıda balgam boldur. Dışkı yeşil renktedir. Dizanteri erişkinlerde 10-15 gün sürer. Müzminleşen dizanteri ise gelip geçici şifalarla senelerce sürebilir. Uygun bir tedavi ve rejimin yapılmaması ve basilin hususiyetlerine bağlı olarak dizanteri müzminleşebilir. Müzmin dizanterinin iki şekli vardır:
Dispeptik müzmin dizanteri: Büyük abdestte kan ve balgam kaybolduğu halde ishal devam eder. Besinlerin hazmedilememesi söz konusudur. Büyük abdest oldukça fena kokuludur. Kalın barsakta ülserli ve kanayan noktalar vardır.
Komplikasyonlar (Hastalığın seyrinde ortaya çıkabilen durumlar): Makat çevresi apseleri, prolapsus ani (makatın dışarı çıkması), sidik kesesi iltihabı, dizanteri romatizması, göz kapağı mukozasının iltihabı (konjiktivit), idrar yolu iltihabı, kaslarda felç nadir de olsa görülebilir. Dizanterilerde ölüm oranı % 5-10 arasında değişir. Çocuk ve yaşlılarda fazladır. Türkiye’de dizanteriden ölüm oranı, batı ülkelerine göre daha düşüktür. Basilli dizanteri tipik belirtileri ile kolayca tanınır. Fakat amipli dizanteriden klinik belirtileri ile ayırt edilemez. Kesin teşhis, büyük abdestten kültür yaparak dizanteri basilini üretmekle konulur.
Tedavi: Hasta, yatak istirahatine alınır (hastahanede yatırmak en uygunudur). Önce beslenmesi ayarlanır. Bol sıvı verilir. Hasta pirinç çorbası ile beslenir. Posa bırakan gıdalar verilmez (sebze, meyve gibi). Midede azalmış bulunan hidroklorik asit, limonata şeklinde veya özel ilaçlarla tamamlanır. Yemekten sonra, sindirim enzimleri ihtiva eden ilaçlar verilir. Yiyebilen hastalara ekşi elmaların rendesi faydalıdır. Şiddetli ağrılara karşı; karın üzerine sıcak su torbaları ve termofor koymak iyi gelir, geceleri ilaç verilir. İshal azalıp büyük abdest şekillenmeye başlayınca, ızgara köfte, pirinç ve patates püresine geçilir. C, K ve B vitaminleri de verilir.
Tedavide ilaç olarak en mühimi, direkt olarak basil üzerine etkili olan ilaçlardır. Bunlar arasında; tetrasiklin, kloramfenikol, sulfamidler ve streptomisin sayılabilir. Bu ilaçlar, mutlaka bir doktorun denetiminde kullanılmalıdır.
Korunma: Hastalar, sağlamlardan ayrılır, büyük abdest dezenfekte edilmeden helalara dökülmez. Dizanteri nekahetleri ve taşıyıcıları, besin maddeleri işçiliğinden muaf tutulur. Sular klorlanır. Sütler iyi kaynatılır veya pastörize edilir, çiğ sebze ve meyveler temiz ve bol su ile yıkanır. Salgınlar esnasında çiğ sebze ve meyve yememelidir. Besinler kara sineklerden korunmalı, el temizliğine itina göstermelidir. Korunmada yaygın olarak kullanılan bir aşısı yoktur.
Amipli dizanteri:
Entamoeba histolytica ismi verilen bir amip tarafından meydana getirilen, dizanteri şeklidir. Bu amip, insanlara ait bir parazittir. Bunun bir canlı hareketli şekli, bir de kist şekli vardır. Tabiatta ancak kist şeklinde bulunur. Amipli dizanteri tropik ve subtropik iklim bölgesinde yaygındır. Birinci Cihan Savaşında Mısır’daki kamplarda esir kalan er ve subaylarımızla yurdumuza gelmiş ve Anadolu’nun soğuk sıcak her bölgesine yayılmıştır.
Amibin kaynağı insanlardır. Canlı şekli dayanıksız olduğundan, bulaşmada önemli değildir. Bulaşmada dayanıklı olduklarından kistler rol oynamaktadırlar. Sulara, çiğ yenen besinlere karışarak hastalığa yol açarlar. Hastalığın bulaşmasında karasineklerin de rolü büyüktür.
Amipli dizanteri tek tük rastlanan bir hastalıktır. Basilli dizanteri gibi salgınlara pek yol açmaz. Ağızdan alınan kistler, doku içinde ilerler, barsakta ülserlere neden olur. Amipler bazan portal damar (karaciğer kapı toplardamarı) içine girerek karaciğere ulaşır, neticede abselere yol açar. Kan yoluyla ulaştığı, diğer organlarda da apse yapabilir. Had amipli dizanteri genellikle kistler alındıktan 8-10 gün sonra ortaya çıkmaktadır.
Belirtileri: Belirtilerin derecesi iklime, kişinin bünyesine ve amibin cinsine göre değişiklikler gösterir. Had amipli dizanteri, hastalığın klasik şeklidir. Belirtiler basilli dizanteriye benzer. Farklı olarak, bunda genellikle ateş yoktur. Ancak barsakta gelişen diğer bir enfeksiyon veya karaciğer apsesi gibi bir komplikasyon olursa ateş yükselir. Hafif belirtiler ve nöbetlerle tanınmayan amipli dizanteri veya had safhadayken yeterli tedavi görmeyen veya hiçbir hekim tarafından müdahale edilmeyen vak’alar müzminleşir. Amip hali denen hafif hastalık, müzmin dizanterinin meydana gelmesinin başta gelen sebeplerindendir. Komplikasyonları: Barsak gangrenleri, barsak kanamaları ve delinmeleri, barsakta kanser gelişimi, hepatit (karaciğer iltihabı) karaciğer absesi ve diğer organ abseleri sayılabilir. Amipli dizanteri; ishal yapan diğer hastalıklarla ve en çok da basilli dizanteri ile karışır. Kesin teşhis; büyük abdestten (tazeyken) alınan bir parçanın mikroskopla incelenip, amiplerin görülmesiyle olur.
Tedavi: En mühim ilaç emetindir. Chloroquine, metronidazol de etkilidir. Diğer hususlar basilli dizanteride olduğu gibidir.
Korunma: En mühim husus, hastaları tedavi etmek, portörlük (taşıyıcılık) ile bulaşmasına engel olmaktır. Diğer hususlar basilli dizanterideki gibidir.
Kalori enerjidir, bu enerji yiyeceklerin yakılması ile açığa çıkar. Yiyeceklerin kalori miktarını ölçen ve kalorimetre adı verilen alet, bir su tankı ve onun içine batırılmış, yüksek basınçlı oksijen bağlantısı olan çelik bir kaptan oluşan basit bir düzenektir.
Kalorisi ölçülecek yiyecek çelik kaba konulur, oksijen verilerek tutuşturulur. Yanma bitince kabı çevreleyen sudaki ısı yükselmesi ölçülür. Derece olarak ısı yükselme miktarı ile kilogram olarak suyun ağırlığı çarpılınca sonuç doğrudan (gıda uzmanlarının kullandığı) kalori miktarını verir.
İnsanlar bu şekilde yiyeceklerin kalori miktarlarını ölçerken bir şeyin farkına vardılar. Hangi yiyeceğin içinde olurlarsa olsunlar bütün protein türlerinin bir gramları aynı miktarda kalori veriyorlardı. Aynı şeyler yağlar ve hidrokarbonlar için de geçerliydi. Protein ve karbonhidratların her bir gramı 4, yağların ise 9 kalori içeriyordu.
Bu yüzden yiyecekleri tek tek yakarak kalori miktarlarını ölçmeyi bıraktılar. Bir yiyecekte kaç gram yağ, protein ve karbonhidrat olduğu biliniyorsa iş kolaydı. Protein ve karbonhidrat gramajlarını 4, yağınkini ise 9 ile çarparak yiyeceğin toplam kalori miktarı bulunabiliyordu.
Yine de kalorimetre ile insan vücudu arasında küçük bir fark vardır. Kalorimetrede yiyeceğin tümü yakılır. Vücutta ise yağın yüzde 2’si, karbonhidratın yüzde 5′i, proteinin de yüzde 8′i sindirilip parçalanmadan yani enerjiye dönüşmeden vücuttan çıkar gider. Hassas değerlendirmelerde bu farkı hesaba katmak gerekir.
Bilimsel olarak kalori; 1 gram suyun ısısını 1 derece yükseltmek için gerekli enerji miktarıdır. Gıda ve fizik dalı ile uğraşanlar arasında enerjinin birimi ile ilgili garip bir anlaşmazlık vardır. Gıda uzmanlarının 1 kalori dedikleri değer aslında bilimsel olarak 1.000 kalori yani 1 kilokalori ‘ dir.
Vücudun ihtiyacı olan kalori miktarı, söz konusu kimsenin yaptığı işle ilgilidir. Sözgelimi, yaklaşık olarak 50 kiloluk bir kimsenin her gün için 1680 kaloriye ihtiyata vardır. Fakat bu durum, tam bir dinlenmeyle geçirilen gün içindir. Eğer masa başı işi gibi yorucu olmayan bir şeyde çalışıyorsa, vücudun kalori ihtiyacı her gün için 3360 kaloriye çıkar. Ağır işte çalışıyorsa, vücudun sağlıklı ve gerektiği gibi çalışması 6720 kalori ihtiyacı doğurur.
Bebekler ve 7 yaşına kadar olan çocuklar çoğu zaman bize şikâyetlerini bildiremedikleri için, çocuklarda göz muayenesi rutin tarama ve kontrol muayeneleri kapsamında ele alınmalıdır. Bir başka deyişle; bebekler hiçbir şikâyetleri olmasa da değerlendirilmelidirler.
Genel kural, bebeğin fizik olarak değerlendirilebileceği ilk anda göz muayenesinin yapılmasıdır.
Bebeklerin rutin kontrol muayeneleri sırasında o çağa uygun değerlendirmeleri mutlaka yapılmalıdır. 6 aya kadar olan dönemde tüm bebeklerin oküler motilite ve kayma testleri, indirekt fundoskopik muayeneleri ve skiaskopik refraksiyon (optik kusur = gözlük numarası) tespiti yapılmalıdır. Dikkatli bir klinik gözlemi içeren ilk göz muayenelerinin tamamlanması ve hayatın daha sonraki dönemlerinde de sürecek olan bu düzenli göz kontrolleri konusunda ailelerin bilgilendirilmesi, bebeği kontrolü altında tutan pediatrist veya aile hekiminin sorumluluğundadır.
YENİDOĞAN ÇAĞI ve 10 YAŞA KADAR ÇOCUKLARDA GÖRME GELİŞİMİ
İlk 6 aylık dönemde göz ve ona bağlı sinir yollarının gelişmesi çok hızlı bir şekilde ilerleyerek bebeğe 7/10 seviyesine kadar varabilen görme imkânı sağlar , gelişme burada durmayarak daha yavaş olsa da 4 yaşına kadar devam eder. 4 yaş civarında görme yollarının kılıf geliştirmesi (myelinizasyon), 4-10 yaş arasında da görmeden sorumlu beyin bölümlerinin gelişmesi tamamlanır. Yenidoğan çağı ve ilk 6 aylık dönemdeki normal görme gelişim aşamalarının bilinmesi ve kontrol edilmesi hayati önem taşımaktadır. 1 aylık bebekte artık gözlerin normal hizalanmasının gerçekleşmiş olması gerekir. Bu süre nadiren 3 aya kadar uzayabilir ve bu ayda artık çocuk yukarı ve aşağı doğru cisimleri takip edebilmelidir, iki gözle tek görme (Binokülarite) artık tespit edilebilir düzeydedir. 6.ayda binokülarite artık iyi yerleşmiş durumdadır. Bebek kısıtlanma olmaksızın tüm yönlere bakabilmelidir. Bebeğin yatay korneal çapları mümkünse ölçülmeli ve kaydedilmelidir. Bu korneal çap tespiti Konjenital, infantil ve juvenil glokomların erken teşhisinde çok önemlidir.
YENİDOĞANI TEHDİT EDEN HASTALIKLAR
Bebeğin ilk aylarında ve yaşlarındaki en önemli ve ciddi görme kaybı sebebi olan görme tembelliği (Ambliyopi), okul çağına yeni gelmiş olan çocukların %5-7’sinde tespit edilmiştir. Bu döneme kadar bu durumun çocuğun kendisi tarafından aileye bildirilmemesi ve bir şikâyette bulunulmaması sık rastlanan bir sonuçtur. Çünkü görme tembelliği genellikle bir gözü tutar ve çocuk bunun normal bir durum olmadığının farkında olmadığı için şikâyet etmez. Bu durum rutin göz muayenesinin önemini arttırmaktadır. Erken teşhisle tedavi edilebilecek olan bu durumun 5-8 yaşından sonra tedavisi çok zordur. Görme tembelliği sonucu bir veya iki gözünün görmesinde önemli derecede kayıplara uğramış bir insanın ileride istediği mesleği (pilotluk, cerrahlık, şöförlük v.b) yapması imkânsızlaşacak ve ehliyet gibi önemli belgeleri elde etmekte bile zorlanacaktır. Bebeklik çağında erken teşhis ve tedavisi çok önemli olan göz hastalıklarını şöyle sıralayabiliriz.
Optik kusurlar ve görme tembellikleri
Doğumsal kataraktlar
Gözyaşı yolları tıkanıklıkları
Şaşılıklar
Doğumsal retina ve koroid hastalıkları
Göz tümörleri
Doğumsal glokomlar
Bu hastalıklardan retinoblastoma adı verilen tümör ortalama olarak 18 aylıkken ortaya çıkmakta ve çoğu zaman kendisini, kayma ile ortaya koymaktadır.
2-2.5 yaş civarı ise akomotif (uyumla ilgili) şaşılıklar dediğimiz bir şaşılık türünün ortaya çıktığı yaş aralığıdır. Erken tedavi, bu durumda hayati önem taşımaktadır.