Karın içi yağlanmanın birçok hastalığın habercisi olduğu biliniyordu. Bu sorunlara bir yenisi daha eklendi.Chicago Üniversitesi'nden bir ekibin yaptığı araştırmaya göre karın içerisindeki yağlanma yumurtalık kanserinin yayılmasına neden oluyor.
Bu bölgedeki yağlar yumurtalıklarda oluşan kanser hücreleri için adeta benzin görevi görüyor ve kanser hücrelerinin büyümesini sağlıyor.
Nature Medicine Dergisi'nde yayınlanan araştırma sonuçlarında karın içine yağ enjekte edilen sağlıklı farelerin vücudunda kanser hücrelerinin 20 dakika gibi kısa bir sürede yayıldığı belirtiliyor.
Bilim adamları bu araştırmanın göğüs kanseri gibi kanserlerde tümörün vücudun diğer bölümlerinde gelişimi konusunda ışık tutabileceğini düşünüyor ve bu mekanizmanın sadece yumurtalık kanseriyle sınırlı kalmayabileceğini belirtiyorlar.
Yumurtalık kanseri kadınlar arasında en yaygın 4'üncü kanser türü olarak biliniyor.
İç çamaşırı tercihinizle ilgili erkeklerin fikrini merak ediyor musunuz?
İşte ünlü ilişki bloggerı Abraham Lloyd’un bir erkeğin bayılacağı iç çamaşırını nasıl seçmemiz gerektiğine dair önerileri:
Diyor ki: Kıvrımları vurgulamak için bir parça renk ile siyah ve beyaz çamaşırlar çok seksi, zarif ve ruh halini destekler. Parlak ya da ten rengi ise kesinlikle değil! Ne giydiğinizi görmek ve vücut kıvrımlarınızı gözlerimizle takip edebilmek istiyoruz. Bunu engelleyen ayrıntılar kesinlikle kabul edilemez.
Diyoruz ki: Ten rengi olanlara karşı biraz şüpheci davranıyoruz, şüphesiz yaklaştığımız tek renk ise siyah çok çaba harcamadan ve her zaman şık, seksi.
Diyor ki: Vücuda tam uyum sağlamalı, beden ölçüleri zorlanmamalı. Giydiğiniz şeyin içinde kendinizi iyi hissetmeniz çok önemli. Ve bunu sürekli çekiştirilen askılar, düzeltmek zorunda kaldığınız bir külot ya da kaşındıran bir iç parça ile yapamazsınız. Ve emin olun çekiştirme, düzeltme ve kaşınmalarınızı her zaman fark ederiz.
Diyoruz ki: Kimi moda trendleri gibi (merhaba skinny jean’ler, sizden bahsediyoruz) her iç çamaşırı herkesin vücuduna uygun düşmeyebilir. Ve evet bir şey rahatsız görünüyorsa muhtemelen rahatsız hissettiriyordur da!
Diyor ki: Basit tutun. Ya da bilinçli bir karmaşa yaratın. Üzerinizden çıkarmayı beceremediğimiz iç çamaşırlarıyla uğraşmak en az ‘şunu nasıl çıkaracağız’ diye sormak kadar bozabilir havayı. Genellikle kendimizi bu konuda eğitmiş olsak da eğer komplike bir takım tercih ettiyseniz belki de kendiniz çıkartmalısınız. Üstelik ön sevişme esnasında bir kadının kendi kendine soyunmasını izlemek muhteşem bir şey.
Diyoruz ki: Uğraştığı halde bir türlü açamadığı sutyen sadece onun havasını bozmayacaktır elbette. Korse sutyen kombinasyonunuzun içinden çıkmaya çalışırken beklemek ateşli bir ön sevişmenin yerini doldurmayacaktır. Yardım etmek yerinde olacaktır.
Diyor ki: Aksesuarları unutmayın. Mücevher ve ayakkabılar iç çamaşırına eşlik edecek en güzel aksesuarlar. İç çamaşırları içindeki bir kadından daha seksi olan tek şey iç çamaşırları içinde ve yüksek topuklular giyen bir kadın olacaktır. Üzerindeki her şeyi çıkardığında tek başına kalacak hoş bir kolye ise nefes kesen bir görüntü.
Diyoruz ki: Mücevherleri bizim kadar sevecekleri tek zaman bu olabilir, kesinlikle faydalanılması gereken bir ipucu.
Diyor ki: Vücut şeklinizi nasıl sunmanız gerektiğini ve hangi bölgeleri vurgulayacağınızı bilin. Sizi güzel, seksi ve kendine güvenli gösteren şey giyinmek ama diğer tarafta kendinize uymayacak tercihler yapmamalısınız. Erkeklerin her şeyi görsel değerlendirdiğini unutmayın: çok fazla alt metin okumaz, efor sarf etmez ya da gayret göstermeyiz. Sunulanın hoşumuza gitmesini tercih ederiz. Yani bizim için 2 şey önemli, giydiğiniz çamaşır ile seksi hissetmeniz, gözükmeniz ve bizi de bu görünüm ve sunumla heyecanlandırmanız.
Diyoruz ki: Her şey söylendiği ve yapıldığı zaman, tüm çamaşırlar yerde ve geriye kalan sadece özgüvenimiz olacak. O yüzden kendinizi iyi hissettirecek şeyler giyin, karşınızdaki adamı sarsın ve nefes kesin. Sonrası gelecek ve sizinle birlikte olduğu için kendisini şanslı hissedecektir.
Türk kadınları bedenine önem vermiyor
Psikiyatrist Uzman Dr. Şükran Telci, Türkiye'de bir kadının yatak odasının perdesine verdiği önemi kendi cinselliği ve bedenine vermediğini söyledi.
Türkiye’de her 10 kadından birinde vajinismus hastalığı bulunduğunu kaydeden Psikiyatrist Uzman Dr. Şükran Telci, bir kadının yatak odasının perdesine verdiği önem kadar kendi cinselliği ve bedenine önem vermediğini söyledi.
Her 10 kadından birinde görülen, vajinanın girişindeki kasların istem dışı kasılmasıyla cinsel birleşmenin acılı veya imkansız olarak algılanmasına neden olan vajinismus hastalığına ilişkin bilgi veren Psikiyatrist Uzman Dr. Şükran Telci, bu hastalığın Türk kadınında yaygın olan ve çiftler arasında boşanmalara kadar varan sorunlara yol açtığını söyledi. Türk kadınının ’ayıp- günah’ gibi ifadelerle cinselliğe uzak yetiştirilmesinin hastalığın en önemli nedenlerinden biri olduğunu belirten Uzman Dr. Telci, sosyo-ekonomik düzeyi gelişmiş kentlerde bu hastalığı bulunan eğitimli kadınların tedaviye gelmede daha dirençli davrandığını, birçok bölgede ise tedaviden çekinildiğini dile getirdi. Türk kadınının cinsellik ve kendi bedeninden daha ziyade yatak odasının perdesi, yatak örtüsü gibi olgulara önem verdiğini anlatan Uzman Dr. Şükran Telci, "Bir kadın yatak örtüsü, yatak odasının perdesini düşündüğü kadar cinselliğe önem verse, kendi vücudu ve vajinasını tanımasını öğrense, vajinismus daha az rastlanılır bir hastalık olacaktır" dedi.
Tek tedavisi cinsel terapi
Yanlış tedavilere prim verilmemesi gerektiği uyarısında da bulunan Uzman Dr. Telci, şöyle devam etti: "Vajinismusun tedavisinde cerrahi girişimlerin ve ilaç tedavisinin yeri yoktur. Sıcak- soğuk su banyoları, lokal anestezik jel uygulaması, alkol alımı, kas gevşetici, sakinleştirici ve depresyon ilaçlarının kullanımıyla ortadan kalkmadığı bilinmelidir. Zarla ilgisi olmadığından zarı ortadan kaldırmaya yönelik operasyonlar da vajinismusu düzeltmez. Vajinismusun bugün için bilimsel olarak başarısı kanıtlanmış tek tedavi yolu cinsel terapidir. Tedavi süreci genellikle 2- 3 ayda, 6- 8 tedavi oturumunda sonlandırılır. Cinsel terapiye verilen tepki mükemmeldir. Kanıtlar, bu durumun altındaki patolojinin vajinal girişi koruyan kasların koşullandırılmış bir reaksiyonu olduğunu göstermektedir."
Cinsellik kadında tabu
Türk kadınında cinselliğin, yaşama özgürlüğü erkeğin tekelindeymiş gibi yetiştirildiği için tabu haline geldiğini dile getiren Uzman Dr. Telci, şunları anlattı: "Cinsellik doğuştan kazanılan bir yetenek değildir. Cinsellik, seks bir sanattır. Kitap okuması, bedenini tanıması lazım. Kadınlarımız ilk gece ve doğum olaylarına karşın ’çok kan akacak, parçalanacak, çok acı çekiliyor’ gibi doğru olmayan söylemlerle olumsuz etkileniyor. Bunu kimden duyduğunu sorduğumuzda da direkt yaşayan birinden değil de ikinci, üçüncü kişilerin ifadeleri olduğunu görüyoruz. Cinselliğe bakışın tutucu olduğu toplumlarda yetişen, kaygı düzeyi yüksek, takıntılı ve mükemmeliyetçi, fobik ve herşeyden korkan yapısal özellikleri olan kadınlar risk grubunu oluşturuyor."
ERKEKLERDEKI XY KROMOZONLARINDAN Y NIN VE GIDEREK YOKOLAN GELISMEMIS BIR X OLDUGUNU -BILENLERDEN MISINIZ?
Bizim memlekette evli erkek karısından on yıl önce ölüyor..”
Ortalaması bu..
Lafı tersine çevirirsek “Kadın kısmı ortalama olarak kocalarından on yıl daha fazla yaşıyor..”
Batı’da böyle on yıllık fark yaratan, geniş aralıklı bir hayat ortalaması yok.. Bizde var.. Demek ki bizim kadınlar daha kıyıcı..
***
Laf beyliktir ama tekrarlamakta mahzur yok..
Kadının hayatı evlendiği gün başlar, erkeğinki de nikâh masasında biter..
Ondan sonrası besbelli “bitkisel hayat” gibi bir şey..
Nikâh defterine imza atıp da zamanı geriye doğru saydırmaya başladın mı bileceksin ki kurtuluşun olmayacak..
Kadın teknik olarak “başının etini yemekten” başlayıp, bütün vücut hücrelerinin birer birer hakkından gelecek.. Çareyi öte dünyaya firar etmekte bulacaksın..
“Yok daha neler.. Benim karım öyle değildir..” demeyin.. Başınıza geleceğin farkına bile varmazsınız..
Gerçi bazı belirtileri vardır ama erkek kısmısı nedense bunu hep hafife alır..
ERKEN TEŞHİS
Evli bir kadın, kocasını başkalarının yanında eleştirmeye başladı mı bilin ki süreç de işlemeye başlamıştır..
En hafifinden bir eleştiri “Bizimki çok yumuşak başlı.. Hakkını hiç aramaz..” türünden bir laf sokma mesela..
Başlangıçta dozlar hep küçüktür..
“Alışveriş yapmayı bilmez ki.. İlk gördüğünü alır..”
“Bir gün de çocuklarla o ilgilense..”
“Anasının ağzının içine bakar..”
Erkeğin bünyesi bu laf sokmalara bağışıklık kazandıkça kadının verdiği doz artar..
Evliliklerde “Senin için saçımı süpürge ettim..” lafına gelindiğinde bilin ki o lafın muhatabı olan erkek, erken gidicidir..
Evlilik ilişkisinde erkek de kavga eder.. O da ağzına geleni söyler.. Lakin erkeğin kavga anındaki saldırıları Kandil Dağları’na yapılan hava hücumları gibidir..
Arka arkaya beş on sorti, ondan sonra hız kesilir..
Kadının saldırısı ise düşük yoğunlukta ve süreklidir.. Şiddet içermeyen ama insanın içine koyan beş on cümleyi her gün erkeğin bünyesine verir..
Tahribat belli olmasa da her küçük saldırıda erkek binlerce vücut hücresi kaybeder..
Orta yaşlarda günlük hücre kaybı ortalama yüz eli bin ise kadının sistemli saldırıları sayesinde bu günde iki yüz elli bin ortalamaya çıkar..
Nüfus istatistiklerimize yansıyan “on yıllık hayat farkını” ortaya çıkaran da bu aşırı hücre kaybıdır..
***
Televizyonlardaki evlilik programlarını izleyin..
Elli, altmış yaş aralığındaki kadınların çoğu kocalarını öbür tarafa teslim edip gelmişler..
Aynı yaş aralığında olup da eş arayan erkeklerin çoğu boşandıkları için oradalar..
Hâlâ evlenmek için programdan programa gezinmeleri ise bir önceki nikâhlarında bünyelerine giren “evlilik virüsünün” etkisinden..
Erkeğin erken yolcu olmasına sebep olan bu virüsün diğer yan etkisi de erkeği sersemletmesi.. Veya mevcut sersemliğini ikiye katlaması..
Erkeğin zaman zaman kendini mutlu sanması DA bu sebeptendir.. Demek ki bu virüs kafa da yapıyor..
ŞARTIMIZ VAR..
Evlilikte tartışma kaçınılmazdır..
Erkek sersem gibi bu tartışmalara dalarsa, bünyesindeki hücre kaybı daha çok olur.. Burada haklı olup olmamak önemli değildir..
İşin doğrusu şudur:
Erkek hatalıysa, lafı gevelemeden bunu itiraf etmelidir.. kadın hatalıysa erkek susmalıdır..
Bunu söylemekten dilimde tüy bitti ama tekrarında fayda var..
Evlilik ilişkisinde kadın tavuk ise erkek solucan kapasitesindedir.. Tavukla tartışan solucan hep kaybeder.. İyisi mi susup, ömrü uzatmaya bakmalı..
Şimdiii.. Kadınla yaşamayı seçen erkek için hiç mi umut yok, diye soracaksınız..
Erkek kısmısının “gönüllü hayat koçu” olarak söyleyeyim, var.. Ama şarta bağlı..
O şartları da Çin’de yaşayan bir bilge kişi belirlemiş.. Çinli bilge kişi evlenmeye niyetlenen erkeğe beş önemli tavsiyede bulunuyor..
“Bulacağın kadın hem evde marifetli olsun hem de sana kendi işinde yardım edebilsin.. Aynı zamanda kendisi de zengin olsun..”
(Tövbe estağfurullah.. Sövdürecek beni..)
“Bulacağın kadın esprili, şakacı, gülmeyi ve güldürmeyi bilen biri olsun..”
(Konservatuarların çevresindeki kafelere dadan mı demek istiyor acaba?)
“Bulacağın kadın güvenilir olmalı ve yalan söylememeli..”
(İyi de evlenmeden önce nasıl test edeceksin?)
“Bulacağın kadın yatakta da iyi olmalı.. Bunu sevmeli..”
(Bu da bir çeşit piyango.. Geldik en önemli şarta..)
“Bulacağın bu dört kadın birbirini tanımamalı..”
(Oley be!)
Ne öğrendik şu anada kadar?
Biiir.. Ya doğru seçimler yapıp, seçtiğin kadınları yüz yüze getirmeyeceksin..
İkiii.. İmkânsızlıktan veya yeteneksizlikten tek seçenekte kalmışsan, tartışmayacaksın..
***
Erkeğin kadınla tartışma kapasitesi sınırlı olduğundan bu tür zorlamalar aşırı hücre kaybına sebep olur.. Kadında ise bu yetenek sınırsızdır..
Çünkü kadının kasnak (basen) dediğimiz nahiyesi erkeğinkinden daha yağlıdır.. Burada “Steatopoji” dedikleri kıç yağı bulunur..
Aynı yağ devenin hörgücünde de vardır.. Deve bu sayede on dokuz gün su içmeden çölde yürüyebilir..
Kadın da o yağ sayesinde çıkan bir kavgayı, hiç yorulmadan, o yağdan beslenerek günlerce sürdürebilir..
Anladınız mı şimdi?
Haaa! “Benim popom da fena değildir.. Kavgadan, tartışmadan kaçmam..” diyorsanız o başka..
Dötüne güvenen borazancıbaşı demişler..